Edebiyatta Oluşan Akımlar
Sanat doğrunun ya da yanlışın tartışıldığı bir platform değildir. Sanatçının kendi doğrusunu estetik kaygılar güderek ve yorumlayan tarafın tek bir olguyu elde etmesini istemeyerek oluşturduğu eserler bütünüdür. Tarihte bazı sanatçılar kendilerine yakın buldukları görüşteki kişilerle ortak bir payda ile ortaya bir ilke çıkarmışlardır. Ve bu ilkeler yönünde eserlerini tasarlamışlardır. Edebi anlamda bu ilke ve akımların oluşma şekillerini düşünecek olursak toplumun içinde bulunduğu durum, statü ve yeniliklerin oldukça etkili olduğunu görürüz. Edebi akımlar ayrışan kitlelerin birbirlerine oluşturdukları tepkilerin birer yansımasıdır.
Klasisizm akımı
1700’lü yılların ikinci yarısında ortaya çıkan bu akım Fransa’da ortaya çıkmıştır. Temelinde içgüdüsel olarak ortaya çıkan doğaya ve duygusal dünyaya saygıyı baz alan bu akım hoşgörüye oldukça önem verir. Bu akımdan etkilenen sanatçılar mistik kavramlardan esinlenerek eserlerini bu doğrultuda tasarlarlar.
Romantizm Akımı
1800’lü yılların sonunda ortaya çıkmış ve 1900’lü yıllarda benimsenmiş olan bu akım klasisizm akımı ile ters düşünceye sahip kişiler tarafından benimsenmiştir. Bu akımda önemli olan kişinin duygusal, içsel ve heyecanına bağlı tepkileridir. Bu akıma yönelik eserlerde genellikle doğa, aşk duygusu ve ölüm temaları baskınlık göstermiştir. Sanatçılar çevrelerini gözlemleyerek yazılarında tasvirler yapmışlardır. Romantizm akımında şekil değil içerik ön plana çıkmıştır. Mistik kavramlar terk edilmiş günlük yaşamda olabilecek hususlar ele alınmıştır. Sanata olmayanı kurgulamak yerine olanı ortaya koymuşlardır.