İmam Gazzali (r.a)’e atfedilen bir sözde “Cevizin kabuğunu kırıp özüne bakmayan, cevizin hepsini kabuk zanneder” ifadesi vardır. Bu güzel söz ders alınması gereken ne güzel bir sözdür.
Günümüzün en büyük yanılgılarından birisi insanları elbisesi ile karşılama ve ona göre rağbet etme kültürüdür.Çoğu insanımız otururken yanına iki insan gelse biraz daha şık olana biraz daha fazla teveccüh gösterir.Oysa karşınıza çıkan insanın giyimiyle, ahlakı,fikri seviyesi,kültürü,edebi durumu anlaşılmaz.Hani Mevlana Hazretleri ne buyurmuştu” Ben nice insanlar gördüm,üzerinde elbise yok,nice elbiseler gördüm içinde adam yok”.Eğer karşınızda şık bir elbise ile çıkmış,gözünde ray-ban gözlük,elinde marlboro,hafif sakallı ve sırıtan colgate ile dişlerini fırçalamış nice insanlara bakıp ta işte adam budur diye sakın aldanmayın.Ya da başında tekbir eşarp,dudağında hafif ruj,bedeninde bilmem ne parfümü ile caddelerde cirit atan,başı deve hörgücü gibi,eteği yırtmaçlı,çorabı dantelli,ayakkabısı havalı,çantası askılı bayanlara bakıp ta işte kadın budur demekte tartışılabilir.
Görsellik sizlere bir güzellik katıyor gözükse de bu ahlakınızı, karakterinizi yansıtmada tam etken bir şey değildir. Şimdi tam tersini ele alalım. Garip bir tablacı, ayağında altı delik ayakkabısı, tablasının üzerinde domatesi, pırasası, evinin geçimi derdinde olan bir amca, ya da yırtmaçlı etek yerine, ayağında şalvarı, ellerinde kınası, yüzünde ihlası, başında yazması olan fakat markadan, gösterişten uzak olduğu gibi ahlaken erdemli bu tür insanlar görsellikten uzak fakat içsellikten dolayı zengin olduklarından daha samimi, daha doğal bulunurlar.
Bu yazdıklarım bir kısmı hakir görme,bir kısmı yüceltme olarak görülmesin.Ben bir elbise satan yaşlı bir amca ile tanıştım.Adı Mustafa amca. Şems Hazretlerinin eteklerinde yıllardır bu işi yapıyormuş, bir köşeye tablasını koymuş üzerinde etekler, eşofmanlar,yazmalar, pardesüler satar. Bir dost tavsiyesi ile ziyaretine gittim. Selam verdim. “Sizinle tanışmaya geldim amca ben falanım, falandan size selam getirdim” dedim. Yüzündeki samimiyeti hala unutamam. “Buyur evlat tanışalım. Selamın başım üstüne fakat birinden selam getirmesen bile Allah’ın selamını vermen bize yeter” dedi. Hemen altındaki tabureyi bana uzatıp, o yaşına rağmen gitti yakındaki bir çay ocağından bir tabure alıp geldi. Az sonra da sıcak çaylarımız ellerde yudumlamaya başlarken tatlı ve uzun bir sohbete daldığımızın farkına varabildim. Mustafa amcayla konuştukça daha da hayran kaldım. Sanki bir derya idi, sanki bir bilgi küpü idi.
Divan edebiyatından, tarihe, tarihten, siyasete o kadar derindi ki onu dinledikçe, tanıdıkça mutluluğum daha da arttı. Oysa Mustafa amcanın bulunduğu yerden çok geçip gitmişliğim vardır. Belki selamlaşmışızdır bile. Ama onun o yaşlı haline bakıp, küçük taburesinde müşteri bekleyen halini görenler sıradan bir insan sanabilirlerdi. Bir kez daha anladım ki görünüş aldatır, muhabbet tanıtır.
Kişinin kıyafeti dünyada insana rağbet sağlayabilir, ama ahirette çıplak halin olsa bile iman libasının sağlam olması seni ancak kurtarabilir. Kişilerin kıyafetleri insanları yanıltabileceği gibi,görünüşleri de sizleri yanıltabilir.Ser bakışlı bir kişinin aslında çok müşfik, müşfik bakışlı birinin aslında sırtlan gibi bir huyu olduğunu zamanla tanışarak anlayabilirsiniz. Mesele “ye kürküm ye” meselesi ise yemeği elbiseye yedirin ve kişiliğinizi bitirin derim.
İnsanların özleri ile sözleri birbirine uyumlu olursa ne ala, yok özü başka,sözü başka ise ne manaya geldiğini benim söylememe bile gerek yok. Siz onu anladınız !
İnsanların günahlarına bakarak onları hadsizce eleştirmeyin,”belki tövbe etmiş kurtuluşa ermişlerdir,bilemezsiniz” diye bir söz var hani. İslam adına mangalda kül bırakmayan nice insanların hadiste belirtilen “müflis” durumuna düşmeyeceğini kimse garanti edemez. O halde bizlere düşen kılık kıyafete, şekle şemale aldanmaktan ziyade kişinin ahlakına, edebine, dürüstlüğüne, imanına daha çok dikkat etmemiz gerekiyor.Derviş kılıklı önemsemediğimiz nice insanlar belki deryadır,sakallı hoca kılıklı sandığımız çoğu insanlar belki hülyadır.
Dostlar biz önce kendimize bir çeki düzen verelim. Gözümüzün önündeki merteği bir kenara itip karşımızdaki insana” aaa senin gözünde saman var ayol” demenin alemi yoktur. Herkes mahşerde önce nefsinin hesabını verecektir ve kimse de kimsenin günahını yüklenmeyecektir. o halde size ne başkasının günahından !
Siz önce kendi kabuğunuzu kırıp özünüze bir bakınız orada “ihlas ve samimiyet adına, iman adına” ne buluyorsunuz ona bakınız. Gerisi laf-u güzaftır vesselam.
Talip KAZGI
3 Haziran 2015/KONYA









