Tempo dergisi haberi 2005: Kanser aşısı adım adım
- `Kanser aşıları’ bildiğimiz aşılara benzemiyor
- Hastalık ortaya çıkmadan önce değil, çıktıktan sonra yapılıyor
- Özellikle melanom, prostat ve meme kanseri üzerinde yoğun çalışılıyor
- Aşı ufak, yani mikroskobik düzeydeki tümörlerde etkili olması beklenen bir tedavi yöntemi
- Tümör kitlesi büyüdükçe aşının etkisi azalıyor
Kanser tedavisi tıp dünyasının en önemli hedeflerinden biri. Irk, yaş, sosyal statü tanımayan, kalp hastalıklarından sonra dünyada ikinci ölüm nedeni olan kanseri alt etmek için, dünyanın dört bir köşesinde, en gelişmiş merkezler ve laboratuvarlarda yıllardır araştırmalar, deneyler yapılıyor. Kanser tedavileri gün geçtikçe gelişiyor, etkisi yüksek, yan etkisi düşük ilaçlar geliştiriliyor. İlaç tedavilerinin yanı sıra, bilim adamlarının üzerinde durdukları bir diğer tedavi yöntemi de `aşı’. Normalde bir aşı koruma amaçlı yapılan bir uygulama. Ancak `Kanser aşıları’, bildiğimiz grip aşılarına benzemiyor. Yani bir kanser aşısı, hastalık ortaya çıkmadan önce değil, hastalık ortaya çıktıktan sonra yapılıyor. Elbette hedef, grip aşısı gibi, kanseri önleyici bir aşı geliştirmek, ancak bilim adamlarının çalışmaları bu konuda hâlâ sonuç vermiş değil. Çünkü kanseri önleyecek bir aşı geliştirmek, tedavi edici bir aşı geliştirmekten çok daha zor.Yıllardır kanseri tedavi etmek, hatta önlemeye yönelik aşı geliştirmek için uğraşan, geliştirdikleri bu aşıları deneyen bilim adamları, özellikle melanom (deri kanseri türü), prostat ve meme kanseri üzerinde yoğun bir şekilde çalışıyorlar. Ancak `kanser aşısı’ geliştirmek kolay değil, çünkü kanser tümörleri sürekli `şekil değiştirerek’, bağışıklık sisteminin onları tanıyıp yok etmesini engelliyor. Dolayısıyla çalışmalar yoğun olsa da, yavaş ilerliyor; aşılar, rutin kullanıma girecek kadar etkili bir düzeye ulaşamıyor. Uzmanlar, kanser aşılarının, kanser tedavisinde tek başına kullanılabilmesi için daha çok uzun yılların geçmesi gerektiğini vurguluyorlar.
Son günlerde `kanser aşıları’ yine gündemde. Thomas Jefferson Tıp Merkezi-Kimmel Kanser Enstitüsü´nden bilim adamları, geliştirdikleri bir aşıyla farelerde kanserin önlendiğini ileri sürüyorlar. İtalya´nın Torino kentindeki Molinette Hastanesi uzmanları ise geliştirdikleri bir aşı sayesinde, kansere yol açan ErbB-2 adlı genin üzerindeki hatanın giderildiği ve bu aşının 2003 baharında hastalar üzerinde de deneneceğini açıkladılar.
Kanser aşısı araştırmalarındaki son durumu İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Adnan Aydıner anlattı.
Kanser nasıl bir hastalık?
Kanser, normal hücreden farklı olarak kontrolsüz çoğalan bir hücre. Normalde insan vücudundaki hücreler belirli bir aşamaya kadar çoğalırlar. Ancak kanser hücreleri bunu durduramaz, sürekli çoğalırlar. Hücrenin kitlesi artar. Belirli bir aşamadan sonra bu kanser hücreleri, vücuda yayılmaya başlarlar. Kanser hücreleri sürekli çoğaldıklarından dolayı da organlarda ciddi hasarlara yol açarak, hastanın ölümüne neden olurlar.
Thomas Jefferson Tıp Merkezi-Kimmel Kanser Enstitüsü´nden bilim adamlarının, geliştirdikleri bir aşıyla farelerde kanserin önlendiğini okuduk gazetelerde. Torino Molinette Hastanesi´nden uzmanların ise geliştirdikleri bir aşı sayesinde, kansere yol açan ErbB-2 adlı genin üzerindeki hatanın giderildiği ve bu aşının 2003 baharında hastalar üzerinde de deneneceği söyleniyor. Bunlar ne kadar doğru?
Bu, yeni bir gelişme değil. Bunlar gibi çok fazla, yüzlerce aşı çalışması var. Yıllardır insanlarda birçok aşı denendi. Bugüne kadar en fazla aşı çalışması da “Melanom” denilen bir deri kanseri türünde yapıldı. Şunu vurgulamak lazım: Şu anda, standart olarak tedavi amaçlı önerilen ve kabul edilmiş hiçbir aşı tedavisi yok. Bütün aşılar araştırma aşamasında. Standart tedavi yerine geçebilecek bir aşı tedavisi söz konusu değil. Aşı çalışmaları birçok kanser tipinde denendi.
Hangi kanser türleri üzerinde aşılar denendi?
Özellikle melanom, prostat, kolon (bağırsak), meme ve böbrek kökenli kanser türlerinde aşılar denendi bugüne kadar. Ama bunların hiçbirisi uygulama açısından belirli bir aşamaya gelmedi. En ileri aşamada olan, melanomda uygulanan aşı çalışmaları. Melanomdaki aşı çalışmaları, artık insanlarda kullanılmaya başlandı ama araştırma bazında kullanılmaya başlandı. Ancak yeni bir çalışmada, ilaç tedavileriyle aşı tedavileri karşılaştırıldığında, ilaç tedavisinin aşıya göre daha etkili olduğu görüldü. Dolayısıyla melanomda aşı, standart bir tedavi yaklaşımı değil. Ancak çalışmalar devam ediyor.
Kanser aşılarının diğer aşılardan ne farkı var?
Normalde bir aşı koruma amaçlı yapılan bir uygulamadır. Kanserin dışındaki hastalıklarda, daha hastalık ortaya çıkmadan aşı yapılır. Ancak kanserde, hastalık ortaya çıktıktan sonra aşı uygulanıyor.
Kanser aşıları kanserin hangi aşamasında uygulanıyor?
Genellikle aşı çalışmaları, ilk olarak ileri derecedeki hastalarda kullanılıyor. Böylece yan etkiler belirlenir, kandaki bazı değişiklikler saptanıyor ve daha sonra erken evre hastalara yapılıyor aşı. Aşı ufak, yani mikroskobik düzeydeki, hatta bu düzeyin altındaki kanser tümörlerinde etkili olması beklenen bir tedavi yöntemi. Bütün vücuda yayılmış, ilerlemiş bir hastalıkta aşı etkili olamaz. Özellikle çok küçük kanser hücrelerinde, dokularında etkili oluyor aşı. Yani bizim “Yardımcı tedavi” dediğimiz, örneğin cerrahi sonrası uygulamalarda belki ileride gündeme gelebilir. Tümör kitlesi büyüdükçe, tümör hücreleri artıp çoğaldıkça, aşının etkisi azalıyor. Çalışmalara göre küçük yapılardaki tümörlerde etkili aşı.
Aşı çalışmalarında karşılaşılan en büyük sorun ne?
Bağışıklık sistemi birtakım işlemlerle güçlendirilmesine rağmen, kanser hücrelerini öldüremiyor. Kanser hücreleri bağışıklık sistemini atlatıyor. Yani kanser hücreleri, bağışıklık sisteminin, kendilerini yok etmesini bir şekilde engelliyor. Aşı geliştirmedeki en büyük sorun burada. Bu sorun aşılamadığı için aşı çalışmaları çok başarılı olamıyor. Bunun için çalışmalar devam ediyor. Ancak aşılar, rutin kullanıma girecek kadar etkili bir düzeye ulaşamadı.
Neden kanserde tedaviye yönelik aşı geliştirilmeye çalışılıyor? Kanseri önleyici bir aşı bulmak için uğraşmak daha kolay değil mi?
Hayır daha zor. Bunu yapabilmek için önce kanseri tedavi eden aşıyı bulmak lazım. Eğer gerçekten böyle bir aşı bulunursa, ileride riskli kişileri, korumak için de kullanılabilir. Ancak ilk önce tedavi aşamasını saptamak lazım. Hedeflerden bir tanesi de bir aşıyla kanseri önlemek, özellikle de riskli kişilerde. Tıpkı grip aşısı gibi.
Umut var mı?
Yakın gelecekte umut yok. Bazı aşılar belki standart tedaviye ek olarak uygulanabilir, ama şu anda bizi çok heyecanlandıran ve sonuçları çok iyi olan bir çalışma yok. Önümüzdeki 10-15 yıl içinde aşı tedavileri daha etkili bir duruma gelebilir standart tedavilere ek, yani yardımcı olarak.
Günümüzde Kanser Tedavisi
Küba’da geliştirilen kanser aşısı Türkiye’de 39 kanser hastasında test ediliyor
Sadece Arjantin’de ruhsatlı olan, Küba’da ise faz 3 çalışmaları süren ‘racotumomab’ etken maddeli, “Küba Aşısı” diye bilinen kanser ilacı Türkiye’de de belli hastalar üzerinde deneniyor. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Prof. Dr. Necdet Üskent 19 hasta, Amerikan Hastanesi’nden Prof. Dr. Nil Molinas Mandel 10 hasta, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Rüçhan Uslu 4 hasta, Acıbadem Altunizade Hastanesi’nden Prof. Dr. Aziz Yazar ve Dr. Mehmet Teomete 2’şer hasta, Prof. Dr. Canfeza Sezgin özel kliniğinde 2 hasta takip ediyor. Hastalardan alınan kan örnekleri ise Mega Medipol Hastanesi’nin laboratuvarında çalışılıyor. Araştırmanın ana hedefi, ilacın hangi hastalarda daha etkili olduğunu ortaya koyacak biyobelirteci bulmak. Biyobelirteç saptanırsa, önce buna bakılarak ilaçtan yarar görüp görmeyeceği anlaşılabilecek. 12 hastanın ilk verileri Ulusal Kanser Kongresi’nde bildiri olarak sunuldu.
ÖMRÜ ORTALAMA 2-3 AY UZATIYOR
Hürriyet’ten Mesude Erşan’ın haberi şöyle: Tümör hücresine karşı vücudun kendi antikor üretimini yüksek düzeyde tetiklediği için “aşı” da denen ilaçla yapılan araştırmanın ilk bulgularına göre hastaların ömrünü ortalama 2-3 ay uzatıyor. Bu süre kimi hastada daha kısa, kiminde ise daha uzun. Ancak ortalaması kısa gibi görülen bu süre kanser tedavilerinde umut verici sayılıyor. Türkiye’de ruhsatlı olmayan, Türk Eczacılar Birliği tarafından getirtilen ilacın tek dozu hastaya 2 bin 620 dolara mal oluyor.
TÜMÖRLE SAVAŞAN HÜCRELERİ TETİKLİYOR
Medikal onkoloji uzmanı Prof. Dr. Nil Molinas Mandel, racotumomab’ın akciğer kanserlerinin yüzde 80-85’ini oluşturan “küçük hücreli dışı” akciğer kanserlerinde etkili oldunu söyledi. Küba’da mide, pankreas gibi başka kanserlerde de kullandıklarını belirten Prof. Dr. Mandel, “Tümör hücresi bağışıklık sistemini aldatıyor. Vücudun kendinden zannettiği tümör hücresi ise istediği gibi büyüyor. Cilt altına enjekte edilen ilaç tümöre karşı savaşan bağışıklık hücrelerini tetikliyor. Vücut hastalığı geriletmeyi, durdurmayı veya en azından kendinden olmayanı tanımayı öğreniyor. Türkiye’deki hastalar 3 yıla yakındır bu aşıları getirtiyor” dedi. Prof. Dr. Mandel, geçen yıl Küba’da, monoklonal bir antikor olan racotumomab’la ilgili yapılan bir sempozyuma Avrupa ve Amerika’dan da çok sayıda ilgili uzmanın katıldığını anlattı.
BAVULLA GETİRİLEN İLAÇLARI ALMAYIN
Türk Türk hastalar bazen ilacı Türk Eczacılar Birliği üzerinden, soğuk zincirle getirtmek yerine kendileri Küba’ya giderek alıyor. Oradaki hastanelerde 1-2 başlangıç dozunu alıp, kalan dozları bavulda Türkiye’ye getiriyor. Ancak ilaç uygun koşullarda saklanmadığı için soğuk zincir bozuluyor. Hastalar artık bozulmuş dolasıyla etkisiz ilaçları almaya devam ediyor. Bazen de turistler sokakta, birkaç yüz dolara sahte ilaç alıp yine bavulla getiriyor. Ancak bu iki yolla getirilen ilaçlara Küba’daki üretici enstitü CIM güvence veremiyor.
YAN ETKİSİ YOK
Türkiye’de ruhsatlı olmayan ilacı ekonomik olarak alabilecek, uygun hastalara önerdiklerini söyleyen Prof. Dr. Nil Molinas Mandel, şunları söyledi: “Cilt altındaki uygulama yerinde dahi bir yan etki görmedik. Bu büyük bir avantaj. Tedaviden önce ilacın hangi hastalara işe yapacağını gösterecek bir biyobelirteç bulmayı hedefliyoruz. Hastaların lenfosit yanıtlarında artış gözledik ki bu bizim için anlamlı bir sonuç. Özellikle akciğer kanserinde kullanıyoruz. Ama meme, pankreas kanserinde de kullananlar oldu. Hastalar bu ilacı kullanmak için çok baskı yapıyor. İlaç umut verse de henüz standart tedavinin yerini tutmuyor. Standart tedaviyle birlikte kullanılabiliyor veya ardışık verilebiliyor. Kemoterapi almış, ‘Şimdi ben ne yapacağım’ diye kaygıya düşen çok sayıda hasta var. Herhangi bir idame tedavisi vermediğimiz bu hasta grubu için uygun bir seçenek. Hem hasta başıboş kalmadığını düşünüyor hem de yan etkisi olmayan bir şeyle devam ediyoruz.”