İnsülin, tip 1 diabetes mellituslü hastalar ile oral antidiyabetik ilaçlarve diyet tedavisine cevap vermeyen tip 2 diabetes mellituslu hastalarda kullanılır. İnsülin ve oral antidiyabetik ilaçların beraber kullanıldığı tedavi rejimleri de mevcuttur.
Tip 1 diabetes mellütüslü hastalarda eksik olan insülinin yerine konması halen mevcut tedavilerle optimal olmaktan uzaktır. Çünkü portal ven içerisine insülin sekresyonunun fizyolojik örneğini tam olarak sağlamak bugün için mümkün değildir. Günümüzde, teknolojide ilerlemelere karşın en uygun şekilde insülin verilmesinin sağlanması ile ilgili problemler halen devam etmektedir. İnsülinin cilt altından verilmesi insülin sekresyonunun fizyolojik örneğini tam olarak taklit etmemektedir diyet ve egzersizde yapılan değişikliklerin yardımı ve hastaların evde kapiller kan glikoz seviyelerini kendi kendilerine dikkatlice izleyebilmeleri sayesinde kısa ve orta etkili insülin karışımlarının günde birkaç kez enjeksiyonu yoluyla kabul edilebilir kan glikoz kontrolünü sağlamak mümkündür. Bazı hastalarda ise sadece günde bir kez uzun etkili insülin enjeksiyonu veya taşınabilir insülin infüzyon pompaları kullanmak suretiyle optimal kontrole ulaşabilirler.
Oldukça saf insan insülin preparatlarının gelişmesi ile, immünolojik reaksiyonlar minimale indirilmiştir. Böylece insülin tedavisinin komplikasyonları olan insülin alerjisi, immün insülin reaksiyonu ve enjeksiyon bölgelerinde lokalize lipoatrofi önemli ölçüde azalmıştır.
İnsülin preparatları genellikle domuz, sığır ve rekombinant yöntemlerle elde edilen insan insülin preparatlarıdır. Birçok ülkede insan ve domuz insülinlerinin yeteri kadar sağlanmasındaki güçlükler nedeniyle birçok insülin preparatları sığır veya sığır ile domuz insülininin karışımından ibarettir. Domuz insülininin, insan insülininden bir aminoasit farkı olduğu halde sığır insülinin 3 aminoasit farkı vardır. Etki sürelerine göre esas olarak 3 tip insülin preparatı vardır. Bunlar kısa etkili insülinler, uzun etkili insülinler ve orta etkili insülinlerdir. Bu ayrım tamamen etki süreleri baz alınarak yapılmıştır. Türkiye’de çoğunlukla insan insülini kullanılmaktadır. Bu iyi bir durum olarak gözükse de bunun asıl sebebi domuz preparatlarının ülkemizde kullanılmamasıdır. Bu durum da diyabet hastalrının tıbbi kaynakları kullanırken maddi yükün artmasına sebebiyet vermektedir.
İnsülin en fazla cilt altı, damar içi ve kas içi olarak uygulanır. İnsülin cilt altı uygulamalarda gevşek deri bölgeleri kullanılarak uygulanır. Abdomen, uyluki kalça yan tarafı vb. en iyi absorpsiyonun görüldüğü alan abdomendir. Bu sebeple çoğu diyabet hastası subkutan uygulamayı bu bölgeden yaparlar.
Eğer enjeksiyon bölgeleri, vücudun değişik bölgelerinden seçilerek rotasyon yapılırsa, emilim hızları değişiklik göstereceğinden glisemik kontrolün stabilitesinde bozulmaya sebep olabilir bu sebeple genellikle tek bir bölgede rotasyon yapılarak uygulanır ve zorunda kalınmadıkça bölge değiştirilmez.
İnsülin tedavisine başlama: İnsüline başlama kararı birçok faktöre bağlı olabilir. Tip 1 diabetes mellituslü hastalar ve glikozürisi olan hipoglisemili hastalar insülinle tedavi edilmelidir. İnsülin yetersizliğinin yaptığı metabolik bozuklukları direkt olarak insülin düzeltir. Ayrıca tip 2 diabetes mellituslü hastalarda başlangıçta yüksek serum glikoz düzeylerinde insülinle tedaviye başlamak daha akılcı görülmektedir. Tedavinin ilk birkaç ayında, birçok tip 1 diabetes mellituslü hastada glisemik kontrolü sağlamak için gerekli insülinin günlük dozunun çok düşük seviyelere indiği görülür. Bazı vakalarda ise insülin geçici bir süre için tamamen kesilebilir.
Diyabet hastalarında insülin tedavisinin esas amacı; hiperglisemik semptomları gidermek ve diyabetikketoasidoz ile hiperozmolar komayı önlemektir. Bu hedefler günde bir veya iki kez orta veya uzun etkili insülinlerin kullanılmasıyla elde edilebilir. İnsülin enjeksiyonlarının zamanı ve dozu hipoglisemiden kaçınmak için öğün ve egzersizle koordineli olarak ayarlanabilir. Böylece polidipsi, poliüri ve kilo kaybı gibi semptomlar azalır.