Ana Sayfa Kültür/Sanat Çürüme ve Belleğin Kültürel Potansiyeli

Çürüme ve Belleğin Kültürel Potansiyeli

1181
0

Ahmet Güneştekin’in çürüme olgusunun var olma biçimlerine bakan kısa filmi Çürüme ve bellek anlatısının kültürel potansiyeline işaret eden enstalasyonu Yoktunuz Contemporary Istanbul’un 12. edisyonunda Pilevneli Gallery’de gösterilecek. Sanatçının ikonik işlerinden oluşan bir seçki de ayrıca Marlborough Gallery’de sanatseverlerle buluşacak.

 

Çürüme’de birbiriyle bağlantı içindeki tüm özne ve nesneler dogmanın, sorgusuz kesinliğin görünümlerini sunar. Sanatçı bu görünümleri öğelerin birbirleriyle belirli bir tarzda bağlantı içinde olmalarının, şeylerin de öyle bir bağlantı içinde olduklarını ortaya koyması öncülünden yola çıkarak kurgular, bu yöntemle nesnel ve öznel koşulların çürümeyi nasıl biçimlendirdiğini gösterir.

Aslında her fikir yansızdır, ya da öyle olmalıdır, ama insan onu canlandırır, alevlerini ve cinnetlerini yansıtır ona; saflığını yitirmiş, inanca dönüştürülmüş fikir, zaman içindeki yerini alır, bir olay çehresine bürünür, ideolojiler ve doktrinler böyle doğar diyor E.M. Cioran. Bir tanrıyı yakışıksızca seven kişi başkalarını da onu sevmeye zorlar. Buna razı olmazsa onları yok etmeye hazırdır. Fikirlerin birbirinin yerine geçebileceğini kabullenmemekte ısrar edilince, düşüş ve yıkım başlar. Güneştekin’e göre düşüş bir doğrunun peşine takılma ve onu bulmuş olmaktan emin olma, bir dogma için duyulan tutku, bir dogmanın içine yerleşmedir.

 

Yoktunuz enstalasyonunda ise sanatçı, geçmişin kaçınılmazlığının ancak şiddet ya da sembolik ve maddi yok etmeyle bastırılabilir olduğu söyleminden yola çıkar. Deneyimlerin aktarılabileceği bir hafıza yaratmak ve zamanaşımından doğacak unutmanın önüne geçmek için bir olanağı önerir. Geçmişten söz edilmeyebilir, ancak anıları taşıyan özneler bütünüyle yok edilmedikçe anılar sadece belirli ölçülerde ve biçimsel olarak yok edilebilir. Bugün aktörler ve gösterdiği öznellikler üzerinden geçmişi anlatma yoluna gidiliyor. Sıradan özneler daha da önem kazandı. Geçmişe bu tür anlatılar üzerinden yaklaşmanın en önemli nedeni ise iktidarın dayattıklarının dışında bir geçmiş algısı yakalayabilme olanağıdır. Güneştekin’in işi bu olanağın bir zeminini oluşturur.

 

Deneyim anlatısı bedene ve sese, geçmişin sahnesinde öznenin gerçekten mevcut olmasına bağlıdır. Deneyimsiz tanıklık olmaz ama anlatmadan deneyim de olmaz. Söze dökmek suskun deneyimi azat eder, doğrudanlıktan ya da unutulmaktan kurtarır ve onu iletilebilir yapar. Güneştekin Yoktunuz ile orada olmayan özneleri devreye sokuyor, onların adına konuştuğunu söylemekten öte, kaybolan, görünmeyen öznenin deneyiminin aktarılamaz oluşu üzerinden bir okuma yapıyor.

 

Bellek, nesneler ve mekân aracılığı ile maddeselleşir ve çoğu zaman kolektif olanla kişisel olan arasındaki akışın arasında kurulur. Yaşam alanımızda, mekânları dolduran bu cansız varlıkların, pasif bir eylemsizlik halinde olmadıklarını, kendilerine özgü bir yaşam sürdüklerini hatırlatır. Şeyler de insan gibi zamanda ve mekânda var olurlar, mekânı dönüştürürler. Mekânı anlamlandıran nesneler var olmadıklarında sadece yaşam alanlarımızı değil, benliğimizi de eksik tanımlamış oluruz. Yoktunuz mekân ve nesnelerin sınırlandırdığı bir iç kabuğa, Pierre Nora’nın tanımladığı gibi hafızanın mayalandığı yere dönüşürken bu önermelerden hareket eder.

 

Bu mekanın gerçeği kitlesel ölümlerdir ve sadece buradan kurtulabilenler konuşabilir, konuşan özne yani sanatçı kendisi seçmemiştir özne olmayı, metin dışı konularca seçilmiştir. Orada olmayanlar yaşanılanların tümünü anlatamazlar, konuşurlar çünkü onların yerine başkaları ölmüştür. Bu mevcut olmayan özne sorunsalıdır. Bu öyle bir birinci tekil şahıstır ki tanıklıkla ortaya çıktığında her zaman başka birinin yerine geçmiştir, onun vekili ya da temsilcisi olduğun için değil, sadece ölmüş olanın yerine ölmediği için. Mevcut olmayanlar radikal bir biçimde temsil edilemezler, tanıklığın paradoksallığı bu imkansızlıktan beslenir.

 

Geçmişe dayanan bütün deneyimler vekaleten gerçekleştir. Çünkü bir şeyi anlamak için kendini imgesel ya da bilişsel olarak gerçekten o deneyimleri yaşamış kişinin yerine koyacak özneler gerektirir.

 

Geçmişle ilgili tüm anlatılar bir temsildir, olayın yerine geçen bir söylemdir. Bu nedenle Yoktunuz konuşulamayanı temsil ettiğini göstermez, o zamanı eşeleyerek, eleştirel gözle toplumsal belleğin yaratımına katkıda bulunmak için didinmenin yolunu gösterir. Unutmaya karşı direniş buradaki en büyük itici güçtür.

 

Güneştekin’in Pilevneli Gallery’de gösterilecek kısa filmi Çürüme ve Yoktunuz adlı enstalasyonunda karşımıza çıkan bellek alanı, devletin suçlarını unutmamak adına direnenlerle tarihte yeni bir sayfa açmaya çalışanlar arasındaki gerilimin kaynağını sunar. Yine de suskun deneyimi özgür bırakmanın en önemli yolu anlatmaktan geçer; bu unutmayı engeller ve deneyimi dolaşıma açar. Bir anlamda şokun yarattığı sessizlik halini kırar. İşte bu edim, yok sayılan öznenin dirilişine zemin hazırlar.

 

Sanatçının ikonik işleri ayrıca Marlborough Gallery’nin Manolo Valdes, Fernando Botero, Santiago Calatrava, Juan Genoves’in eserlerinden oluşturduğu seçki içinde 14 Eylül – 17 Eylül 2017 tarihleri arasında Contemporary Istanbul’da izleyicilerle buluşacak.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz